DE EN ES FR IT TR

Faiz oranlarını token sahipleri belirliyorsa

1. Ekonomist olmadan para politikası

Geçmişte merkez bankası kurullarında tartışılan faiz oranları – yetki ve modellerle birlikte – bugün forumlarda ve on-chain oylamalarla belirleniyor. Trilyonları hareket ettiren faiz oranları artık DeFi’de token sahiplerinin oylarıyla şekilleniyor – çoğu zaman ekonomik bilgi veya sorumluluk olmadan.

DAI veya ZCHF gibi stablecoin’ler artık sadece dijital para birimleri değil. Kendi faiz eğrileri, kredi döngüleri ve teşvik sistemleri olan paralel finans sistemlerinin yapı taşları. Geleneksel merkez bankaları fiyat istikrarını hedeflerken, DeFi’nin tek hedefi var: büyüme. Hem de hızlısından.

DeFi’de faiz kıtlıktan doğmaz – teklif edilir.

Faiz oranı gerçekçi mi, sürdürülebilir mi diye kimse sormaz. Önemli olan mevcut stratejiye – ya da sosyal medya anlatısına – uymasıdır.


2. Protokoller kendi para politikalarını nasıl yaratıyor

Bu yeni para düzeninde ne bir yetki, ne bir model, ne de enflasyon hedefi var – sadece kodun içinde bir parametre: faiz oranı. Geleneksel piyasalarda bu oran; enflasyon, risk ve makro koşullara göre belirlenir. DeFi’de ise genellikle protokolden fayda sağlayanların oylarıyla.

“Faiz oranı” (savings rate) denen şey aslında bir mevduat faizidir: sermayeyi yönlendirir. Yüksekse fonlar gelir, düşükse çıkar ya da başka yere akar. Ancak bu düzenleme ekonomi bilimine değil, teşviklere ve fırsatçılığa dayanır.

DeFi faizleri simülasyon değil – gerçektir. Ama ekonomik temelden yoksundur.

Protokoller talebi, likiditeyi ve güveni bu yolla yönetir. Basın toplantısı yok. Rehberlik yok. Sadece herhangi bir anda değiştirilebilecek bir değişken. Bunu kontrol eden, para politikası yapar – ister farkında olsun, ister olmasın.


3. Kararı kim veriyor – ve neden bu bir sorun?

Kâğıt üstünde DeFi yönetişimi demokratiktir: bir token, bir oy. Gerçekte ise bu bir genel kurul – ve en büyük cüzdanlar yönü belirler.

Token’ların %2’sinden fazlasına sahip olanlara verilen veto hakları sistemi koruyormuş gibi görünür. Ama aslında gücü merkezileştirir. Büyük sahipler tartışma olmadan değişiklikleri geçirebilir ya da engelleyebilir.

DeFi’de yönetişim bir hata değil – bir güç mekanizmasıdır.

Ve beklenildiği gibi işler: sistemde en çok payı olanların çıkarına göre. Ekonomik istikrar için değil, token değerini ve sermayeyi korumak için.

Bu yalnızca teknik parametrelerle sınırlıysa, tolere edilebilir. Ancak stablecoin faiz oranlarını belirlemeye başladığında – yani gerçek sermaye akışlarını etkilediğinde – yönetişim para politikası gerçeğine dönüşür. Ve bu bir risk anlamına gelir.


4. Neden yönetişimle belirlenen faiz oranları piyasa fiyatı değildir

Geleneksel piyasalarda faiz oranı bir fiyattır – arz, talep, risk ve alternatiflerin sonucudur. DeFi’de ise çoğu zaman bir yönetişim aracıdır. Oylamayla belirlenir, keşfedilmez.

Oylanan faiz oranı gerçekliğin değil – stratejinin yansımasıdır.

Sermaye çekmek için artırılır, sistem baskı altındaysa düşürülür. Ekonomik gerekçeyle değil – hikâyeye uysun diye. Faiz, anlatının bir aracı haline gelir.

Sorun şu ki: yatırımcılar, politik bir parametreye dayanarak gerçek kararlar alır. Sermaye tahsisi artık riske değil, yönetişim havasına göre yapılır. Eğer faiz yeni basılan token’larla veya rezervlerden ödeniyorsa, bu sürdürülebilir değildir – bir sübvansiyondur.

Talep yükseldiği sürece sistem işler. Ama sermaye çıkmaya başladığında ortaya çıkar: bu faiz gelir değilmiş. Bir yemmiş.


5. DeFi gölge bir merkez bankasına dönüşürken

Birçok stablecoin protokolü kendini tarafsız olarak tanıtır: topluluk temelli yönetişim, algoritmik yapı, merkeziyetsiz denetim. Ama aslında merkez bankası gibi davranırlar: para basar, faiz belirler, likiditeyi düzenler. Sadece yetki, denetim ve kriz araçları olmadan.

Gerçek bir merkez bankasının kriz anında ihtiyaç duyduğu araçlar olmadan, merkez bankası gibi davranıyorlar.

Faizler, birkaç token sahibinin kararıyla değişir. Ekonomik modele göre değil, stratejik çıkarlarla. Bu bir inovasyon değil – sermaye üzerinde deney yapmaktır.

Üstelik teminatlar (ör. ETH, BTC) oynaksa sistem daha da kırılgan olur. Fiyatlar düşerse sadece teknik değil, yapısal güven de sarsılır. Ne kurtarma fonu var, ne son çare kreditörü. Sadece tasfiyeler ve çıkışta kayıplar.

Geride kalan şey: merkez bankası gibi hareket eden ama asla biri olmayan protokoller. Beklenti yaratırlar ama sorumluluk almazlar. Bir token oyu ile yönetilen para politikası kutusu.


6. Profesyonel yatırımcılar için anlamı

Profesyonel yatırımcılar için temel soru: Sermayeyi kim yönetiyor – ve hangi kurallarla? Geleneksel sistemde bu görev merkez bankalarına aittir. DeFi’de ise yönetişim – yani en çok token’a sahip olanlar.

Bu önemsiz bir detay değil, bir paradigma değişimidir. Stablecoin’ler sadece birer para birimi değil – politik birer sistemin parçası.

Oylamayla belirlenen faiz oranları sabit sinyaller değil – hareketli hedeflerdir.

Basit bir yönetişim oyu, birikim stratejilerini bir anda geçersiz kılabilir. Ayrıca çıkış riski de vardır. Birçok stablecoin doğrudan fiat'a çevrilemez – yalnızca piyasa likiditesine dayanır. Kriz anında o likidite buharlaşabilir.

Treno kullanıcıları için bu şu anlama gelir: ZCHF, DAI gibi varlıkları portföyde tutuyorsanız, yalnızca fiyat sabitliğini (peg) değil, arkasındaki yönetişimi izleyin. Çünkü asıl oynaklık bazen fiyatta değil – oylarda saklıdır.


7. Sonuç – yenilik vaadi ile sistemik risk arasında

DeFi sadece bir teknoloji değil. Blokzincir üzerinde yeni bir para politikası denemesidir. Teknik olarak işler. Kurumsal olaraksa hala zayıftır.

Faiz belirliyorsan, para politikası yapıyorsundur – ister kabul et, ister etme.

Yönetişimle belirlenen faizlere sahip stablecoin’ler profesyonel portföylere girdiğinde, bu protokoller fiilen merkez bankası rolünü üstlenmiş olur. Ama yetkisiz, araçsız ve çoğu zaman farkında olmadan.

Yatırımcı için bu coin’ler tarafsız para birimleri değildir. Politik yapılardır. Bugün istikrarlı görünen piyasa, yarın bir yönetişim çatışmasına dönüşebilir.

DeFi özgürlük vaat eder. Ama para politikasına karışan herkesin merkeziyetsizlikten fazlasına ihtiyacı vardır. Sorumluluk da gerekir.